Japonya’daki Nakagin Kapsül Kulesi
20. yüzyılın ortaları mimarideki büyük deney zamanlarıydı, mimarlar cesur adımlarla ortaya çıkarak yaşayanlar için tüm mimari geleneklerle bağlarını kırarak cesur yeni dünyalar oluşturdular.
Nakagin Kulesi Kisho Kurokawa tarafından tasarlanmış Metabolist mimari adıyla tanımlanabilecek ve bu tip sosyal deneyler içerisinde öne çıkan en ünlü binadır.
Bu bina Metabolist filozofinin aksiyomlarını takip eder. Her biri 140’ar prefabrik kapsülden oluşmuş iki kuleden ibarettir. Her bir kapsül kendi içinde minik bir apartmandır. Orjinal fikre göre bu kapsüller daha yeni modellerle değiştirilerek binanın yaşam standartlarını güncel tutmayı içeriyordu. Orjinal hedef kitle ise bekar çalışanlardı. Kapsüller dayalı döşeli ve mutfakta ocak, buzdolabı, televizyon seti, teyp katı içeriyordu. Soyut konsept olarak seçkin görünmesine ve diğer mimarlara dizayn olarak güzel gelmesine rağmen kule yaşayanlara neredeyse katlanılamaz gibiydi. 2.5 x 3.5 ve 2 metrelik küçük apartmanlar sürekli dardı ve devasa beton kabuksa çirkin ve insanlık dışıydı. Bunlara ek olarak bakım bedelleri birikmeye başladı ve ünlü ve pahalı Ginza bölgesindeki gayrimenkullerin fiyatları düşmeye başladı.
Binanın geleceği şu an net değil. Nisan 2007’de yıkım için ayrılmıştı. Fakat bu fikir bile uluslararası mimari topluluğunda bir gürültüye neden oldu, çünkü onlar bu binayı bir başyapıt olarak görüyorlar. Kurokawa en azından hayatının sonuna kadar binanın ayakta tutulması için kampanya başlattı. Hatta kapsüllerin daha az sayıda daha büyük modüllerle değiştirilmesini önerdi. 2014 nisan ayında Nakagin Kapsül Kulesi projesi topluluk-fonlama ile binanın yıkılmasının önünün alınması için kampanya başlattı.